İSTANBUL – DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan İstanbul’da Kürt imam ve kanaat önderleri ile buluştu. Toplantıya Ahmet Türk de katıldı.
Toplantıda ilk sözü alan Mela Ekrem Baran, Kürtçe yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Dinler arasında barış ve özgürlük vardı. Ancak kimse bunu kabul etmiyordu. Bu yüzden bu Kürtlerin yaşadığı dört devlet barışı esas almalı. Çünkü bunlar İslam ülkeleri. Bugün gündemde barış var. Savaş ve çatışma ortadan kalksın diye bir açıklama yapacağı belirtiliyor. Kürtler tarihlerinde barışı esas aldılar. Komşu milletlerle bu şekilde birlikte yaşadı. Biz olumsuz bir cümle kurmak istemiyoruz. Toplumun talepeleri dikkate alınmalı. Türkiye’de yaşayan herkes hep birlikte bu barış elini tutalım.”
Sözlerine Arapça başlayan Tülay Hatimoğulları, konuşmasında şunları söyledi:
“Bizler barışı belli başlı konular için talep etmedik. Emek en kutsal değerdir. Ancak içinde bulunduğumuz sistem alın terine saygı durmuyor. Adaletin terazisi her şeyde tarumar olmuş. Bizler Türkiye’de bütün inançlar ve mezhepler için adalet talep ediyoruz. Bizler adaleti ve barışı kadınlar için de istiyoruz. Narin Güran, Uğur Kaymaz için adalet istiyoruz. Gençler için özgürlük diyoruz. Kürt gençlerinin defin törenine müdahaleyi yaşadık. Mezarların parçalandığını gördük. Ölüye saygı gösterilmedi. Bu yüzden ölüye saygı diyoruz. Cezaevleri dolmuş taşmış durumda. Hasta ve yaşlı mahpuslar cezaevinde dolmuş taşmış durumda. Hasta tutsaklar ve İmralı’da bulunan Sayın Abdullah Öcalan için adalet istiyoruz. Bir iç barışa her zamankinden daha çok ihtiyaç var. İlk adımı Kürt sorunun demokratik çözümüdür.”
Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Kürtçe yaptığı açıklamada, “Allah’ın yarattığı bir kavmi, bir dili anlatmaya çalışıyoruz. Düşünebiliyor musunuz, 100 yıldır Kürtlerin bir kavim olduğunu anlatıyoruz. İki Kürtçe kelimeyi yasaklayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu baskıyı ve baskıyı hepimiz bizden daha önce gördünüz. Allah’ın yarattığı kavim kendi dilinde Mevlüt okunması engellendi. Geçmişteki politikalarından vazgeçmesi gerekenler Kürt’ü yok sayanlar olmalı. Yüzyıllardır bu coğrafyada yaşıyoruz, Sayın Öcalan dilinin, kültürünün yok sayılmaması gerektiğini söyleyecek. Çağrıdan sonra biz devlete şunu söyleyeceğiz; ‘Diline ve kültürüne sahip çıkanları örgüt üyesi deyip cezalandırdınız. Artık bu baskılarınıza son verin.’ Sayın Öcalan bunu devletin elinden alacak. Kürtler bir arada yaşamak istiyor. Kürtler dilini konuştuğu için ölmek ve cezaevine girmek istemiyor. Bu kadar baskıya rağmen hala barış içinde yaşamak için elini uzatan başka bir halk yoktur. Örgütlü bir halkız. Davasına ve kimliğine sahip çıkan bir halkız. Yüz önceki gibi sahada kazanan masada kaybeden olmayacağız. Önümüzdeki günlerde Öcalan öyle bir çağrı yapacak ki son elli yıldır sorunlar üzerine bir perspektif gösterecek. Bir çözüm olacaksa Suriye’de de sonuçları bütün Kürtler için adil olacak. Heyetimiz birkaç gün içinde İmralı’ya gidecek. Bir açıklama olacak. Sayın Öcalan devletin ezberlerini bozacak. Barışı istemeyenlerin maskesini indirecek. Din alimlerimiz dolaşıp bu meseleyi anlatabilirse başarılı olabiliriz. Siz olmasaydınız, biz olmasaydık kimse İmralı’ya gitmezdi. Önümüzdeki dönem demokrasi getirebiliriz. Dünya değişiyor. Bu sistem değişmek zorunda.”