Fırat Anlı’dan ‘süreç’ açıklaması: Teslimiyet ve yenilgi değil

DUVAR – PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ‘silah bırakma’ çağrısından sonra gelişmeler takip edilirken Diyarbakır’da Yenişehir ve Büyükşehir Belediye Eş Başkanlığı görevlerinde de bulunan Fırat Anlı, yeni süreçle ilgili değerlendirmelerde bulundu. 

’10 YIL ÖNCE BİTMELİYDİ’

Güneydoğu Ekspres’ten Faruk Balıkçı’ya konuşan Anlı’nın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: 

“Bu mesele 10 yıl önce nihayete ermeliydi. On yıl önce biz bunu çözebilmeliydik. Ama ne yazık ki ne Kürt tarafı hazırdı ne de devlet bu konuda yeterli bir irade sergiledi. Çok ağır kayıplar oldu. İnsanlar yaşamını yitirdi. Canlar gitti. Geri dönülemez büyük bir fatura ödedik hep birlikte. Umarım bu sefer hepimiz bu acı tecrübe üzerinden insanların huzur içinde nefes almasını sağlayabiliriz. Onun için hepimiz umutluyuz. Hepimizin beklentisi ve talebi bu meseleyi uzatmadan daha fazla içinden çıkılmaz hale getirmeden, bizden sonrakilere acı bir miras bırakmadan çözebilmeliyiz. Bu meselenin içine girmiş emek harcamış, temas etmiş herkes ihtiyatlıdır. Kolay bir mesele değildir. Çok ağır geçmişi olan, çok çetrefilli boyutları olan bir meseledir. Bir taraf sıfırdaysa, diğer taraf yüz noktasında. Bunun optimal bir noktada buluşması makul bir denge kurulması kolay değildir. Ve her geçen gün bu mesele sadece iki taraf açısından değil, çok taraflı bir meseleye dönüyor. Bu son 10 yıl içerisinde bu meselenin çözülmemesinde bence bu çok taraflılığında etkisi vardır.   

‘ÇAĞRI METNİNDE 2013 TECRÜBESİ VAR’

Çağrı metninde tabiî ki 2013 tecrübesi vardır. O çok daha kapsamlı, belki insanlar açısından çerçevesi çizilmiş bir metindi. Böyle bir beklenti vardı. Ama bu sefer sonuç odaklıdır. Yani, yeni bir şey söylemek yerine bunun içerisinden konsantre yani ana fikri, ana mesajı net bir şekilde altını çizen açıklamaydı. Duygusal yaklaşmamak lazımdır. Herkesin kendine göre bir yorumu vardır. Herkesin körün fil tarifi gibi Kürt meselesine tarifi vardır. Ama nihayetinde asgari müşterek ortak nokta çatışmasızlıktır. İnsan yaşamının feda edilmemesi, can kaybının olmamasıdır. Mümkün olduğu kadar bu meselenin siyasi kulvarda, siyasal aktörlerle ve siyasal mekanizmalarla diyalog yoluyla çözülmesi. Bu bir taraf için teslimiyet değil, karşı taraf için bir yenilgi değil. Ya da karşı taraf için bir zafer değil.”

‘HEPİMİZ DÖNECEĞİZ…’

Fırat Anlı, “Süreç toplumsal uzlaşma ve barışla sonuçlanırsa, siyasi nedenlerden dolayı ülkeyi terk etmek zorunda kalanlar tekrar geri döner mi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: 

“Kimse gönüllü bir şekilde yaşadığı toprakları terk etmiyor. Sürgün en ağır cezalardan biridir. Maalesef bizim coğrafyamızda cezaevleri, ölüm ya da sürgün birbirinin yerine geçen ceza yöntemidir. Son dönemlerde ne yazık ki ülkeyi yöneten siyasal akım bunu da bir cezalandırma yöntemi olarak tercih etti. Oysa bu sadece Kürtler açısından bir kayıp değil, totalde Türkiye açısından bir kayıptır. Dünyanın birçok ülkesinde de askeri darbe ve benzer dönemlerde on binlerce entelektüel, aydınlar, yazar, gazeteci, sanatçı, akademisyen, insan hakları savunucuları ülkelerini terk etmek zorunda kalıyor. Bir kuşağın ortadan kaybolması bir sonraki kuşak açısından yeri doldurulamaz boşluk yaratıyor. Bu yüzyıllık süre içerisinde en önemli şey bence birikime izin verilmemesidir. Sadece sürgüne göndermenin o toplumun temsil edildiği kesim açısından bir kayıp olduğunu düşünmüyorum. Aynı zamanda köprülerin yıkılması anlamına gelir. Biz Diyarbakır’da on binlerce insanı tanıyoruz. Onlarla kurduğumuz başka bir iletişim ve hukuk vardır. Türkiye’nin aydınları, gazetecileri, bilim insanları ülkelerinde yaşama koşullarına sahip değil. Geri dönüş ise bir planlama ile olmalıdır. Geri dönmesini sağlayacak mekanizmalar yaratılmalıdır. Kürt siyaseti açısında sürgüne gitmiş olanlar değil, ben inanıyorum bu şekilde gelen arkadaşların tamamı ülkelerine dönmenin arayışı içerisindedir. Bulundukları yere uyum sağlamadılar. Entegre olmadılar. Olmayacaklar. Çünkü o toprakların insanı, o toprakların evladı. İlk fırsatta döneceklerdir. Hepimiz döneceğiz. Ama bunun ötesinde bence Türkiye’den gelmek zorunda kalan ister ekonomik, ister insani sebeplerden büyük bir geri dönüş projeyle sağlanmalı ve bu toplumun bu süreci daha hızlı atlatmasında daha yumuşak atlatmasında ve belki de kalıcı bir şekilde bir formül üretilmesinde son derece önemli bir rol üstlenecektir. Cezaevindekilerin tahliye edilerek toplumla bağ kurmasının sağlanması son derece önemlidir.” 

 

 

 

 

(ALINTI)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir