DUVAR – CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Özgür Özel, İYİ Parti’den istifa eden bağımsız milletvekili Adnan Beker’in CHP’ye katıldığını açıkladı. Beker, kürsüde partilileri selamladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Abdullah Öcalan’ın açıklamalarının ardından süren görüşme ve tartışmalara ilişkin “Eğer çıkar al vere dayalı bir ilişki olursa bunun sonunda kim kazanır bilinmez ama Türkiye kaybeder. Kürtler de kaybeder, Türkler de kaybeder” dedi. Kürt sorununun çözümü için bir kez daha TBMM’yi işaret eden ve Numan Kurtulmuş’a çağrı yapan Özel, CHP olarak demokratikleşme paketi hazırladıklarını duyurdu. Özel, “Demokratikleşme sürecine varsanız buradayız, hodri meydan” dedi.
23 Mart’ta yapılacak cumhurbaşkanı adaylığı ön seçimine parti üyelerini bir kez daha davet eden Özel, “23 Mart’ta yapacağımız yapacağınız ön seçim bu yılın ilk sandığıdır ama son sandığı olmayacaktır” dedi.
Özel, toplantıda kadın haklarından ekonomik krize, adalet mücadelesinden yerel yönetimlere kadar birçok konuya değindi.
Özgür Özel’in açıklamalarından başlıklar şöyle:
EDİP AKBAYRAM FETÖ’NÜN ÖDÜLÜNÜ REDDETTİ: Büyük usta Edip Akbayram’ın vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrendik. Edip Akbayram yalnızca şarkılarıyla her birimizin hayatında iz bırakmış bir müzisyen, bir sanatçı değil, aynı zamanda yaşantısıyla da bizlere örnek olan bir mücadele insanıydı. Her daim işçinin, emekçinin, ezilenin hikayesini anlattı. Kendi tabiriyle ezilenlerin melodik sesiydi. Cumhuriyetin sanatçısıydı. Cesaretini halktan alıyordu. O yüzden herkesin ‘hoca efendi’ diye peşinden koştuğu zamanlarda FETÖ’nün ödülünü reddetme cesaretini gösterebilmişti. Türküler Yanmaz albümünü Madımak’a adadı. Her dönemin insanı olmadı. Her dönem insanlıktan yana oldu. Bizler bu salonda bulunan herkes ne zaman ayağımız takılsa, sendelesek ayağa kalkarken hep onun bir şarkısıyla ayağa kalktık. Şehirleri, ilçeleri kaybettik. Büyük şehirleri kaybettik zaman zaman. Seçimleri kaybettik. Bir sonrası için inanın çocuklar dedi. İnanın motorları maviliklere süreceğiz. Güzel günler göreceğiz dedi. Düştüğümüz yerden kalktık. Birbirimizin elinden tuttuk. Ayağa kalktık. Sonra sonra Edip ağabey haklı çıktı. Ankara’da güzel günler görmedik mi? İstanbul’da güzel günler görmedik mi? İnanın çocuklar, inanın güzel günler göreceğiz ve hep birlikte motorları maviliklere süreceğiz. Türkiye’de de güzel günler göreceğiz. Edip ağabey sana söz veriyoruz. Selam olsun sana. Güzel günler göreceğiz ve senin huzuruna bir kez de böyle geleceğiz.
2024’TE 445 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ: Bugün ülkenin dört bir yanından gelen emekçi kadınlar aramızda. 8 Mart’ın öncesindeki salı günü göstermek için buraya koştular, geldiler. Türkiye geniş tanımlı kadın işsizliğinde yüzde 38’le tarihi zirvede. Yani bugün 100 kadından 38’i Türkiye’de işsiz. Kayıt dışı işlerde çalışan kadınların oranı ise yüzde 34. Bu tablo kadınların emeğinin sistematik olarak görmezden gelindiğinin, sömürüldüğünün, sosyal adaletin erozyona uğratıldığının en önemli kanıtı. Türkiye’de en önemli sorun kadına karşı şiddet durmuyor. 2024 yılını 445 kadın cinayeti ile kapattık. 2025’in bu kısa 2 ayında rakam 64’ü buldu bile. Kadınların maruz bırakıldığı şiddetin kaynağı sistemin ta kendisi. Ne oluyorsa bu ülkede, ne oluyorsa bu kadınlara iyi gelmiyor. Madem Meclis çatısı altındayız, buradan salondaki kadınların huzurunda Türkiye’deki tüm kadınlara bir sözümüzü bir kez daha hatırlatalım. 100 yıl önce olduğu gibi 100 yıl sonra da umut, CHP iktidarındadır. Bu grup İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koyana kadar mücadeleniz mücadelemizdir.
KARTALKAYA YANGINI: Büyük acı 40. gününde. Yüreği taş kesenlere karşı bu salon ve Kartalkaya’ya adalet isteyenler ateşi yüreklerinin altını yakan bir mumu hiç söndürmeyecek olanlardır. Biz o bir mumu Soma için de söndürmüyoruz, infilak eden havai fişek fabrikasında hayatını kaybedenler için de, Afyon için de, Çorlu tren kazası için de, Ermenek için de Sivas Madımak Oteli için de söndürmüyoruz. Nerede yüreğindeki o mum yüreğini yakmaya devam edenler varsa ahlaklı insanlar varsa iyi insanlar varsa onlara söz veriyoruz. Unutmuyoruz, unutturmuyoruz, affetmeyeceğiz ve teker teker hesabını soracağız. Bir yanda rapora korsan diyen sonra mahcup olan, kendi yazılarıyla mahcup olan Adalet Bakanı koltuğunda otursun. Bir yanda 10 güne bütün sorumlular hakim karşısına çıkacak deyip o günden beri susmuş olan İçişleri Bakanı otursun. Bir yandan bütün raporlar her şey sorumluluğunu işaret ettiği halde 78 candan sorumlu Turizm Bakanı otursun. Onları atayan her birini atayan Recep Tayyip Erdoğan’a şunu söylüyorum; bu işin siyaseti olmaz, bakan koruması olmaz, yandaş kayırması olmaz. Bu iş can meselesidir. O canların hesabı sorulmadan bu vicdanlardaki bu ateş dinmez. Bunu ya hissedeceksin ya hissedenlere saygı duyacaksın.
MADIMAK KARARINA TEKİ: Bir diğer taraf yüreğimiz Madımak için yanıyor dedik. Yanmaya devam ediyor 32 yıldır. Ama maalesef 35 canımızı yakarak öldürenlere yapılan muamele vicdanları kanatmaya devam ediyor. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala için verdiği kararları uygulamayanlar Anayasa Mahkemesi’nin Sivas katilleri için ‘iyi halden yararlanabilirler, terör örgütü üyesi değiller’ kararı üzerine aslında insanlığa karşı bir suç olduğu için zaman aşımı olmayacağı halde bazı sanıkları zaman aşımından yararlandıranlar. Bazılarını çok daha beter durumdaki insanlar koğuşlarında can çekişirken onlara kullandırtmadığı hakları Hayrettin Gül ve Ahmet Turan Kılıç için af yetkisi kullananlar bu sefer de bir AYM kararını araçsallaştırarak bu şubat ayı içinde 29 caniden 23’ünü serbest bıraktı. 6 suçlunun da ilerleyen günlerde tahliye edilmesi bekleniyor. Ve Erdoğan zamanaşımı kararında mikrofon tutulduğunda şunu demişti. Milletimiz için hayırlı olsun. Sayın Erdoğan her zamanki gibi safını seçmiş. Biz de safımızı belli edelim.
ERDOĞAN YAKANLARDAN YANA: Erdoğan görünen o ki Kartalkaya’da da, Madımak’ta da yakanlardan yana. Biz de yananlardan tarafız. Bu büyük yürek yangınlarının bu büyük bir yürek yangınlarının emsal olmaz.
Bir başka yangın da evdeki çocuğuna ekmek götüren babanın, evladının istediğini alamayan ananın yüreğindeki yangındır. Mutfaktaki yangın, pazardaki yangın, cüzdandaki yangın. Türkiye, bu şartlar altında Ramazan ayına boynu bükük girmiştir. TÜİK şubat ayı enflasyonunu yüzde 2.3 yıllık enflasyonu 39.1 ilan etti. Enflasyon yüzde 40. ENAG enflasyonu TÜİK’in tam iki katı, yüzde 80 bulmuş. Anadolu’nun dört bir yanında AK Parti’ye, MHP’ye oy veren TÜİK’in açıkladığı fiyatlara göre maaşlarına zam alanlara soruyorum; hesabı kitabı kendiniz yapın.
ÖZGÜR ÖZEL OLARAK ÇIKIP ÖZÜR DİLEYECEĞİM: 2,5 katına çıkmış kıyma. Erdoğan ‘kıymayı bırak’ diyor. Bir de bir yandan çıkmışlar enflasyon düşüyor diyorlar. Buradan usanmadan, bıkmadan tekrar ediyorum. Enflasyon düşmesi fiyat düşmesi demek değildir. Türkiye’deki gerçek enflasyon yüzde 80’dir. Buna inanmayan bunu yalanlamak isteyen Erdoğan o sıcak salonlardan çıkacak. Atadıklarına kendine alkışlattırdığı salon siyasetinden çıkacak sokağa, markete, bakkala, esnafa, çarşıya ve pazara gidecek. Pazarda vatandaşa soracak. Bu geçen sene kaç paraydı? Bu sene kaç para? yüzde 80’in altında çıkıyorsa Özgür Özel olarak çıkıp ondan özür dileyeceğim. Hadi bakalım pazara.
ERDOĞAN’IN BRİYANTİNLİ EKONOMİ DANIŞMANI: Tayyip Erdoğan’ın bu 2018’de “Verin yetkiyi bu kardeşinize, enflasyon nasıl düşecek, fiyatlar nasıl düşecek, doların beli nasıl bükülecek” dediği, geldiğinde dolar 3,6 liraydı. Şimdi 35’lerde zorla tutuyorlar. Ve tutmak için dünya kadar rezerv yakıyorlar. “1 doları 1 lira yapmak mümkün” diyordu, saçı briyantinli ekonomi danışmanı. 2018’de bir tepsi güllacın evdeki maliyeti, 25 liraymış, bugünkü maliyeti yüzde 1320 artışla 355 lira olmuş. Bu, Recep Tayyip Erdoğan’ın güllaca, Ramazan’a ve memlekete maliyetidir. Bunu sona erdireceğiz.
NE AMBARGO VAR, NE SAVAŞ, BU KUYRUKLAR NE?: Tayyip beyi, siyasi hayatı boyunca, onun peşini bırakmayacak bir şey var. Ah aldı. Bülent Ecevit, 1974’te dünyaya kafa tutmuş, ‘ambargo yaparız’ demişler dinlememiş, o ambargo yüzünden tüp kuyrukları olmuş. O tüp kuyruklarının hesabını Bülent Ecevit’ten sormuştu. İkinci Dünya Savaşı’na Türkiye’yi sokmayıp çocuklar babasız kalmasın diye çocukları şekersiz bırakan İsmet Paşa’ya şeker karnesini, ekmek karnesini sormuştu. şimdi ne ambargo var, ne İkinci Dünya, Üçüncü Dünya Savaşı var. Ey Erdoğan, ah alırsan ahı çıkar da bu vatandaşın günahı ne? Sen bu et kuyruklarını ülkede oluşturuyorsun. Erzurum’da, Yozgat’ta, Diyarbakır’da, Bursa’da, Van’da, Sakarya’da, bu kuyrukları yapan Erdoğan eninde sonunda bu kuyrukta duranlar bir gün bir kuyruğa daha girecekler. Seçim sandığının başında kuyruğa girecekler ve bu kuyrukları bitirecekler.
Ülkedeki işsiz ordusu Kuzey Avrupa ülkelerinin nüfusuyla yarışıyor. İş aramaktan vazgeçenlerle birlikte 11 milyon işsiz var ve ‘milli gelir 15 bin doları aştı’ diyor. Yalanın kuyruklu tarafı şu, ‘artık milli gelirde gelişmekte olan ülkelerden kurtulduk, gelişmiş ülkelere gittik’ diyor. Oysa milli gelirde Türkiye’deki görece artış gelişmekte olan ülkelerin eğrisinin tam dibinde. İskandinav ülkeleri 100 bin doları zorluyor. Avrupa Birliği ülkeleri aşağı çekenlere rağmen 50 bin doların üzerinde. ‘Zenginleştiniz sevinin’ diyor. TÜİK’e göre nüfusun yüzde 10’u toplam gelirin üçte birini cebine koymuş. Daha da acısı halkın yarısı en zengin yüzde 5’lik kesimden daha az milli gelirden pay alıyor. Yani toplumun yüzde 50’si, en zengin yüzde 5’ten daha az alıyor milli gelirden ve buna ‘zenginleştik sevinin’ diyor. Buna sadece ve sadece vergi almayıp bütçeye onlar için 701 milyar lira para koydukların, her ihaleyi verdiklerin, senin beşli çeten, 40 haramilerin sevinir. Bu salonda da, sokakta da buna sevinecek kimseyi bulamazsın.
MADEN ÖZELLEŞTİRMELERİNİN TAMAMI HUKUKSUZDUR: Ramazan ayında onlarca işçi kendini Çayırhan’daki madenin içine kapattılar. Sebebi bugün yapılacak ihale. 1987 yılında maden açıldı ve gayet karlı bir şekilde işletilirken bundan 20 yıl önce bu maden özelleştirildi. Altın yumurtlayan tavuğu kestiler. 20 yıl boyunca bu şirket bu madenden gayet iyi para kazandı. Şimdi kesilen altın yumurtlayan tavuk dirildi. Bizim kümese geri girdi. Artık hepimiz için yeniden yumurtlayacaktı. Özelleştirmenin günü bitti. İşçiler 4 yıldır hallerinden memnun. Devlete buranın geçmesinin mutluluğunda geleceğe güvenle bakarken bu iktidar bir kez daha Çayırhan’ı özelleştirmeye, altın yumurtlayan tavuğu kesmeye, bunu da kendisi borçlandığında, dolarla doların enflasyonuyla faizlerle borçlanırken niyetlendi. 18 firma koştu, teklif aldı. Madenciler yürüdüler. eylem yaptılar, açlık grevi yaptılar. 4 ay önce bu işi durdurdular. O gün hükümetten de birçok yetkili sözler vermişti. Bugün özelleştirmenin ilk günü. Biz CHP olarak Çayıran işçilerine olabilecek en büyük desteği verdik. Bundan sonra da Çayırhan madencilerini desteklemeye mücadelelerine omuz vermeye devam edeceğiz. Özelleştirmelerin tamamı haksızdır, hukuksuzdur. CHP gelecek, madenler yeniden milletin olacak.
HALK TV’YE DESTEK: Bir yandan Halk TV davası görülüyor. Suat Toktaş Silivri’de bugün özgürlüğüne kavuşmasını umuyoruz. Serhan Asker’in, Kürşad Oğuz’un, Barış Pehlivan’ın, Seda Selek’in yanındayız. Ekrem başkanımızın uğradığı haksızlığı haber yapmaya çalışan arkadaşlarımızı yargılıyorlar. Kuvvetli bir heyetle İstanbul’da yanlarındayız.
İSTANBUL BAROSU DAVASI: Dünyanın en büyük barosu İstanbul Barosunu seçimle alamadılar. İkinci baro açılması için olmadık kanun çıkarttılar. Başaramadılar. Şimdi ‘terör’ yaftası yapıştırarak kayyım atamaya çalışıyorlar. Baronun davası var. Oradayız.
KİM İKTİDARI RAHATSIZ EDİYOR, YARGI SOPASI İLE DİKİLİYORLAR: Kim ki bu iktidarı rahatsız ediyor karşısına yargı sopasıyla dikiliyorlar. Bugünden itibaren İstanbul’un seçilmiş üç belediye başkanı Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’ın yanına maalesef Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’i de cezaevine yolladılar. Alaattin Başkan’ın suçu Beykoz gibi bir ilçeyi, daha önce de belediye başkanlığı yaptığı bir ilçeyi bu kez AK Parti’nin elinden alıp CHP’li bir belediye yapmak. Dün çok sayıda yerel yönetici Alaattin başkanın muhatap olduğu sorular ve verilen kararı görünce şunu söylediler; bu soruların sorulup da alınan cevaplarla eğer bu memlekette hukuk devleti olsa bir tane AK Partili bir tane MHP’li belediye başkanı sokakta olamaz, Silivri’de yatacak yer kalmaz. 65 yaşındaki Alaattin başkanı kendisinin sorumlu olmadığı, imzasının, talimatının olmadığı işlerden ve yüzde 99’unda da normal işleyiş dışında bir şey olmadığı meselelerden hapse attılar. Algı yaratmaya niyetli olan o kötü niyet süreç yürüttüler. Sabahın 4’ünde gittiler. Evini bastılar, evinde arama yaptılar ve oradan güya delil topladılar. Ne kadar hukuksuz olduklarını biliyoruz.
AVCUNU YALARSIN KARDEŞİM: Türk Ceza Kanunu değişirken oradaydım. 4. yargı paketi. Övüne övüne ‘4. yargı paketinde artık şafak operasyonları yok. Artık gece yarısı baskınları yok. Türkiye’de aramalar gündüz gözüyle yapılacak’ dediler. Dediler ki ‘konutta, iş yerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz.’ Bu hesaba göre İstanbul’da gün doğumu o gün 7.34 aramanın yapıldığı saat 4. Bu kanuna el kaldıran bunlar, o savcıyı oraya atayan bunlar, bu aramayı yapan yine bunlar. Bunu yapmakla iktidarda kalabileceğini düşünüyorsan avcunu yalarsın kardeşim. Diğer taraftan, çıkmış her uzatılan teybe aynı cevabı veriyor Adalet Bakanı; ‘Türkiye hukuk devletidir.’ Öyle mi Adalet Bakanı.
SÜLEYMAN SOYLU’YA SORDU: İstanbul’u AK Parti’den aldık, 37 dosya. 4 başı mamur 37 büyük yolsuzluk dosyası. Süleyman Soylu denen zat o gün İçişleri Bakanı. Geldi, 37 dosyanın 33’üne el koydu. Bu yolsuzluk dosyaları bundan sonra İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturulacak. Nerede o dosyalar? Birine işlem yapılmış mı? Adaletin kanunu kuruttu. Şimdi de ortalıkta yok.
GÖKÇEK DÖNEMİNE DAİR 97 DOSYA VAR, KAPAĞINI AÇAN VAR MI: Ankara’da Melih Gökçek dönemine dair tam 97 büyük yolsuzluk dosyası var. Kapağını açan var mı? Hesabını soran var mı? Bu yolsuzluk dosyaları üzerinden bir kelime konuşan var mı? Bundan sonra buradan konuşacağız arkadaş. Buradan konuşacağız. Ben kendimi hakim yerine savcı yerine koyacak değilim. Ama o makamda oturanlara soruyorum. Şöyle bir bakalım dedik. Belediyelerimiz savcılıklara ne yollamışlar? Ne işlem yapılmış?
AK PARTİ DÖNEMİNDE BURSA BÜYÜKŞEHİR’DE 154 KALEMDE 15.5 MİLYONLUK HARCAMA: Bir Denizli var, bir Balıkesir, Manisa var utançtan yüzüne bakamazsın. Hepsi hepsi teker teker gelecek buraya. Ama şimdi Bursa’dan başlayayım ve sadece özel kalem harcamalarından başlayayım. Dosyadan okuyorum. Harcama kalemleri altında dönemin Büyükşehir Belediye başkanının onay imzası var; AK Parti özel buluşma harcaması, AK Parti İl Başkanlığı’na giden paketler, kalemi imzalamış. AK Parti il binasında kokteyl gideri imzalamış. AK Parti temayül yoklaması masrafları imzalamış. AK Parti Ankara’nın istediği promosyonları imzalamış. Seçim çalışması yemek gideri, imzalamış. AK Parti kadın kollarına yemek imzalamış. Alinur Aktaş seçim çalışması, kendi kendine imzalamış. Yetmemiş HÜDA Par İl Kongresi yemek bedeli, özel kalemden ödenmiş. Ülkü Ocakları yemek bedeli, özel kalemden ödenmiş. Büyük Birlik Partisi yemek bedeli, özel kalemden ödenmiş. Demokratik Sol Parti lansman gideri, özel kalemden ödenmiş. TÜGVA yemek bedeli özel kalemden ödenmiş. MHP Kemalpaşa ilçe örgütü harcamaları, özel kalemden ödenmiş. Bursa’ya gelen 10 bakanın tek tek isim isim yazılı. Bursa’daki seçim çalışma masrafları özel kalemden imzayla resmen ödenmiş. 154 kalemde 15,5 milyon TL’lik harcama Alinur Aktaş tarafından AK Parti, MHP, BBP, DSP, HÜDA Par, TÜGVA ve kendi seçim kampanyası için 15,5 milyon lira para ödenmiş.
BUNA SORUŞTURMA BAŞLATACAK ISIN: Ey Adalet Bakanı… Haram zıkkım olsun demekle haram zıkkım olmuyor. Senin adına bu işi yapacak biri var Bursa’da. Ey Bursa Cumhuriyet Başsavcısı. Ey harekete geçmeyen savcıları neden geçmiyorsun diye soracak Hakimler Savcılar Kurulu. Onun başkanı Adalet Bakanı. Onu atayan Recep Tayyip Erdoğan. Bu sadece Bursa Büyükşehir’in belediye başkanının kendi imzasıyla ödedikleri. Bunlara soruşturma başlatacak mısın? Yoksa bu millet gelip senin alnını mı karışlasın? Hadi bakalım.
KÜRTLER ‘MESELEM VARDIR’ DİYORSA KÜRT MESELESİ VARDIR: CHP her daim tarihsel büyük bir tutarlılıkla Türkiye’de eğer vatandaşları sorunum var diyorsa o sorunu görmeye, kabul etmeye ve çözmeye kararlı bir partidir. Türkiye’de Kürtler meselem var diyorsa Kürt meselesi vardır. Tayyip Erdoğan bu sorunu çözmeye gelmiş, bunu iddia etmiş, sonra savrulmuş ve bu sorunu inkar etmiş bir siyasetçidir.
DİKKATLE, TEMKİNLE, SORUMLULUKLA TAKİP EDİYORUZ: Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm meselelerin demokratik yollarla çözülmesini savunan bir parti olarak 1 Ekim tarihinde Bahçeli’nin DEM Parti grubunun elini sıkmasıyla başlayan süreci dikkatle, özenle, temkinle ve kendimize yakışan tarihi sorumluluğumuzu taşıyarak takip ediyoruz. Her ne kadar Bahçeli ve Erdoğan CHP grubu tüm siyasi parti gruplarına duyduğu saygıyı DEM’e duyduğu zaman terörist ilan edilmişse, nasıl CHP milletten aldıkları temiz kağıdıyla belediye başkanı seçilen kişilere kayyım atanmasına itiraz ettiğinde de bu konuda eleştirilmişse, şimdi CHP’li bir belediye başkanı 10 yıl önce taziye için örgütün bir yöneticisine telefon açtığı için terör örgütüne mensup kabul edilip içeri atılıyorken o terör örgütünün başının gelip konuşma yapmasının o terör örgütüne bir heyet görevlendirilmesinin önünün açıldı. O heyetin her bir üyesine telefon açılırken CHP’ye yapılan yapılan haksızlıklar için CHP’ye bir samimi özür dilenmedi.
ŞEFFAFLIK VE MUTABAKATLA SÜRDÜRÜLMESİ GEREKİR: Bu sorunun Meclis çatısı altında çözülmesini savunuyoruz. Demokratikleşme adımları atılarak, kanunlar yapılarak çözülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Tam bir samimiyet, şeffaflık ve toplumsal mutabakatla sürdürülmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. 2015’te olduğu gibi Erdoğan tarafından nasıl felakete sürüklendiğini biliyoruz. Bugün de aynı yanlış bakış açısı olduğunu ifade ediyoruz. Bu sürecin bir kez daha 2015 sürecinde olduğu gibi Erdoğan’ın o dönem aman işler iyiye gidecek kimseyle paylaşamam diyerek nasıl felakete sürüklendiğini. Bugün de aman bu işler kötüye gidebilir. Devlet Bey üzerinden yürüsün ben kenarda durayım günü gelince nemalanayım bakış açısının aynı sakat aynı yanlış bakış açısı olduğunu ifade ediyorum.
BUNUN GERÇEKLİĞİ YOK: Dolmabahçe’de masa kurulup canlı yayın hazırlıkları yapılırken Erdoğan tarafından inkar edildiğini hatırlatıyoruz. Bu süreci ‘Erdoğan doğru yönetiyor’ diyenlere hatırlatıyorum; Erdoğan’ın Dolmabahçe masasındaki tüm aktörlerle yine aynı masada olduğunu hatırlatırım. Müzakerelerin devlet tarafından yürütüldüğünü söylediğimizde DMM (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi)’den yalanlama yaptılar. Beni sadece dezenformasyon merkezi yalanladı. Dezenformasyon merkezi, Erdoğan’ı sürecin bütün muhatapları yalanladı. Bunu buradan bir kez daha bütün Türkiye’ye hatırlatıyorum ve açık çağrı yapıyorum; Bu mesele 1 Ekim günü Bahçeli’nin DEM sıralarına gitmesiyle, sonra Abdullah Öcalan’a bir sihirli değnek değmesiyle sonra da her şey kendi kendine yoluna girecek denmesiyle çözülmedi, çözülmeyecek, bunun bir gerçeklik payı yok. Dünyada da Türkiye’de de böyle bir sorun çözülecekse demokratikleşmeyle çözülecek. Böyle bir sorun çözülecekse meclis zemininde çözülecek. Milletvekillerinin konuşması, tartışması teker teker sorunları çözmesiyle çözülecek.
NUMAN KURTULMUŞ’A ÇAĞRI: Bunun için TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u inisiyatif almaya çağırıyoruz. Bu ülkede gazeteciler içerideyken, Gezi tutukluları içerideyken Kürt’ü Türk’ü AK Parti’ye seçim kaybettiren yerel yönetimciler içerideyken, OHAL döneminin kalıntısı kayyım uygulamaları buradayken, ağzını açan muhalife terörist denilebiliyorken, derdini anlatamadan Silivri’yi boyluyorken bu ülkede bir çözüm mümkün olmaz.
Eğer çıkara, al vere dayalı bir ilişki olursa bunun sonunda kim kazanır bilinmez ama Türkiye kaybeder, Kürtler kaybeder. 2015 yılında doğru bir süreç yürütülseydi o günden bugüne akan kanlar hendek olaylarında verilen şehitler, ağlayan analar, gözyaşları olmazdı. O yüzden eğer samimi bir iş yapılacaksa bu yüce çatının altında yapılacak. Samimi olun ve inisiyatif alın.
CHP UZATMASI GEREKEN ELİ UZATACAK: Tayyip Erdoğan’ın çıkarına al ver ilişkileriyle yapılacak pazarlıkların kıyında da olmadık köşesinde de olmadık, sonunda da olmayız. Ama samimi şekilde bu ülkenin demokratikleşmesi için adımlar atılacaksa CHP olması gereken yerde olacak. Uzatması gereken eli uzatacak. Kaldırması gereken eli kaldıracaktır. Türkiye bugün başlayacak süreç bu yönde başlarsa sonuna kadar destekleriz. Yoksa iktidarımızda hedefimiz Avrupa Birliği’ne tam üyeliktir. Gazinin gösterdiği hedeftir. Bu yol bu yol ancak tam demokrasi ile olur. Bunun için CHP’de hem Avrupa Birliği’ne tam üye olabilmemiz için hem Kürt sorununun önündeki bütün engelleri kaldırabilmemiz için 7’si hukukçu 10 milletvekilimizden oluşan TBMM’ye Türkiye demokrasisini geliştirecek, dünya seviyesine çıkaracak çalışmaları yapmak üzere arkadaşlarımız arı gibi çalışıyorlar.
VARSANIZ BURADAYIZ: Demokratik Türkiye derdiniz varsa Numan Kurtulmuş, Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, bütün muhalefet partileri, bilhassa DEM Parti Kürt sorunu çözülsün istiyorsanız, demokratikleşme sürecine ve demokratikleşme paketine biz varız. Varsanız buradayız. Hodri meydan.
23 MART’TA YAPACAĞIMIZ ÖN SEÇİM BU YILIN SON SANDIĞI OLMAYACAK: Çağırdık baba evine gelin dedik. O sözü söylediğimden bu yana 150 bin yeni üyemizle üye sayımız 1 milyon 700 bine dayandı. Hepsine hoş geldiniz diyorum. 23 Mart’ta yapacağımız yapacağınız ön seçim bu yılın ilk sandığıdır ama son sandığı olmayacaktır diyorum. Bugüne kadar diktatörlerin nasıl gittiklerini biliyoruz. Tek adam rejimlerinin nasıl gittiğini biliyoruz. Biz ülkedeki rejime son vermek için demokrasi ve sandık dışında bir yol bilmiyoruz ve asla önermiyoruz. Ama dünyadaki baskıcı resimler 1 milyon kişinin meydana çıkmasıyla değişiyorsa, onun adına Arap baharı deniyorsa 23 Mart’taki Türkiye’nin baharında bir milyonun üzerindeki üyesinin sandığa bekliyoruz.
TÜRKİYE BAHARI İÇİN SANDIK BAŞINA: Bir bahar günü başlamıştık, Mart’ın sonu bahar demiştik. Şimdi 23 Mart günü Türkiye baharını başlatmak için demokratik mücadeleyle bir tek adam rejimini sona erdirecek Türkiye baharı için 1 milyon 700 bin üyesini sandık başına bekliyorum. Gelin seçin ve tarihe geçin. Güç sende. Sana inanıyoruz. Sana güveniyoruz. Her şeyin çaresi sandıktadır.
(HABER MERKEZİ)